23 Temmuz 2011 Cumartesi

Adam Olamayan Aşık Olamaz, Aşık Olamayan Adam Olamaz!

Aşkı haketmek, aşıklığı haketmeden sonra gelir.

Aşkın aşığa dönüşü, oluşun tevazuya dönüşüdür de.

Aşkın aşığa dönüşü, maşuktan gelen bir hareket değildir.

Kendine saygının, kendisini ayaklar altına alabilişten geçmesidir.

Bir tevazu olarak saygıdır, kendine saygı.

İnsanın kendisine saygısı, artık kendisinden ibaret olmayışın kapı aralamasıdır.

Başkalarına olan bitenle, başkalarının kaderleriyle kardeşlik kuruşun kapısıdır aşk.

Ne adam olarak yola çıkarsın, ne de aşık olarak adamlıktan ibaret olursun. Aşk da adamlık da ömür ister, karar ister, başka türlüsünü yapamazlık ister.

Gerisi kader, kısmet ama bir o kadar da emek, çırpınma, kibri lağıma dökme, burun sürtme; yanlış ile yaşamayı yani yanlıştan öğrenmeyi öğrenme; başkalarını öncelemenin silikleştirmediğini, alçaltmadığını, yükseltmediğini ama insanın kendisine giden yol olduğunu farketme işi.

6 Temmuz 2011 Çarşamba

Dibi Delik Kapta Gül Kuruttum, Herkes Söyler Ben Unuttum

Hakikati (olur ya!) söylediğinizde sırtaranda aşıklık istidadı yoktur. (Mızıkdanan başka, naz maşuğun işidir de, yine başıma iş çıkardım yaz yaz bitmez, off).

Zorla güzellik olmaz. Ama zor O ise, güzellik de gerekiyorsa, kapışacaksınız. Ta ki ya o değişecek, ya da yollarınız ayrılacak.

Sizin değişmeniz de değişmemeniz de hatalıdır hevesli aşık'ın gözünde. Oysa siz: "Bu yol uzun, çetrefilli, dinle, ciddiye al, sonra kendi bildiğini oku. Buradakileri kendine zorlama. Ama zorlanma da. Gönlünden geçen bu değilse, bunu yapma!" diyebilirsiniz.

O, bitmiş binayı yıkıp yenisini kurmayı önerecektir. Malzeme sapla saman da olsa, zamanınız varsa, eliniz mecbursa, yıkın, sapla samana karışın. Karışın ama bu kez daha iyisini görüp de yıktırmışlıktan yeniyi yıkmak ister. Yine yıkın. Öylesini de böylesini de yapma gücünüz, bilginiz varsa, yapıp bozun.

Ummadığınız taş baş yarar. Ama ham ervahtan bir şey çıkmaz. pişmek, Pişmişin yanında pişmekten ibaret değil, nasıl pişildiğini de görmek. Kendini geliştirmek erkan işi. Somun pehlivanı hangi ayağa dalarsa dalsın karşısında bir karşılama vardır. hatadan da öğrenilir. Fırsat bulunursa. Uçaktan atlayacaksan, şansını zorlamayacaksın.

Geri dönüşsüz işlerde bildiğini okuyan ukaladır. Nefesini tüketen hoplayan zıplayan değil. Bazı mesleklerde bırakırsın düşer. Damdan düşmekten beter düşüşler vardır, düşüşe bırakmak evladır. Öyle düşüşler vardır ki, kılına zarar gelmez ama bırakamazsın. O düşüşü biliyorsan, uyaracaksın.

Çocuklar düşe kalka büyür. İp cambazı düşe kalka büyüyemez. En azından ip cambazlığında.

Seni esir eden sana esir sanar daha da isyan eder tecrübene. Mimar sensin, köle de sensin. Patronun harcı karan. Ne desen nafile. Dinletemezsen, ısrarda mecbursun, ukala kölenin çıkışı zordur. Hele seni esir alan, senin tecrübeni dayatma görürse.

Ne esarete düşme diyebilirim, ki düşülür. Ne de kaç kurtul diyebilirim. Kaçıp kurtulamazsın, yollar kesilmişken. İsyan da edemezsin, salgın bir hastalıkta iyileşseler seni otelde yakacak birilerinin tabibisindir. Ne yapsan bir kulp bulacaklardır. Doğrusuna direndiklerinde, inat edeceksin bazan, bazan da edemeyeceksin. Ettiğinde, dediğin olsa bile, demediğini bilemezler ki. Zahmeti büyük sayarlar zahmetle kazanılandan.

Sizi dinleyen size öğretir, ilk atlayışını yapan paraşütçünün tecrübeli meselekdaşı iseniz.

Hayat artık herkesin kendi hayatı. Bir artı bir. Ve bir sürü bir artı birlerin birbirine artılanması. Ne doğru var ne eğri var üzerinde itiraz edebileceğimiz, farklılaşabileceğimiz. Hayat bir deney. Dünyaya salınıyorlar kozadan çıkanlar. Üzerine tartışılır bir doğru eğrisi yoksa insanların, bir dertleri olmalı. O dert de hoptirinam bir dertse, kardeşim otur oturduğun yerde, herşeye burnunu sokma, Mahkumsan,  elin mecburi adın mahkum.

İnsanlık okulunda, nelerle karşılaşmadıkları değil, seninle karşılaştıklarına takar kazara aynı yıkıntının altında kaldıkların. Aynı çığın altında hemhal oldukların.

Oduncunun çınar altında kalmış ayağını keserek kurtarırsan, kendine şahit arama. Adam senden şikayetçi olmadan, halâ müteşekkirken kaç, ödül bekleme.

Ne kedinin kuyruğunu keserek kurtar ölümden, ne yangında yanlış kapı kırıp başını belaya sok, eğer müteşekkir olacağını bekliyorsan birilerinin.

Kendisinden hep şikayetçi karısını boşamaya kalkışmış da Nasreddin Hoca "yakışır mı sana, kırk yıllık karını boşamak demişler".

Onu kendiniz gibi bir beladan da kurtarsanız nafile.

İnsan olmak, dersini almak, yine almak, yine yine almak demek. Dersininizi kimlerden alacaksınız peki? Tabii ki dersini almamışlardan, alamayacaklardan.

Efendim.