11 Ocak 2010 Pazartesi

Gemiyi Önce Fareler Terk Eyler

Kıyıda çatırdayan gemi, hatırladın mı engini?
Ahşabın kemirilemeyecek kadar ıslak, yanamayacak kadar sert, yeşeremeyecek kadar köklerinden kopmuştur. Ahşabın dalgaları izleyecek kadar suya ait, kaderine ait olmuştur.
Bütünün yine da ayak sürüyen parçalarının sesidir çatırtılar, gıcırtılar. Parçaların alıp başını gitmenin musikisiyle inlemez. Yorgunluğun, olgunluğun, bir gemi olmuşluğun bütünlüğünün ve birarayagelmişliğinin iç çekişleridir. Dağılma isteğinin değil, bütünün dağılırlığının hayatlı hırıltısıdır.
Serene tırmanmış bir kedi sakin suya, ılık rüzgara, sessizce oynaşan balıklara sırtını vermiş, huzurlu bir sinirlilikle kuyruk attırıyor.
Bir gün gemiye kıçını dönecek, sahildeki bir farenin, ahşabı titremeyen bir evin peşinde koşturacak. Yoksa gemiyi en son o terkederdi.
Fareler, bir gemiden öbür gemiye sıçrayan kaçak yolcular gibi kendi pıtırtılarına, düzenli ve akan gürültü dışında herşeye kulak vererek fare hayatına hayat kazndırma derdindeler.
Yaşlı kaptan, yola çıkmadan da yolda.
Genç kaptan suyla oynaşmayan, suyla raksetmeyen, inlemeyen, kendi sesi olmayan, bir bütünlük olarak doğmuş, eklemsiz bir geminin hülyasında.
Hayat, izlenimler, deneyimler yağma edilecek. Her fırtına sadece bir tecrübe, sınanmışlık anlatısına malzeme. Malzeme ama, içinde özleyen, törpüleyen, yumuşatan bir kasede.
Hayatı sahilde uyuklayan bir fırtınanın hayatı olduğunda, eklemleri ahşap bir gemi gibi gıcırdayacak. Olgunluğun ve bütünleşmişliğin en güzel aksiyle suya.
Fareler inecek fareler binecek. Kediler kuyruk çırpacak serende, küpeştede. Gideceği ve geleceği bir yer kalmamışlığın yolcuları, hareket eden bir hayatta sabit taife her şeye açıklığın heyecansız hızıyla bir oradalıktan bir başka oradalığa geçecekler. Gerçek kaygı, gerçek endişe, gerçek teslim oluş ve karşı koyuş alınçizgilerinde, yüzhatlarında. Fırtınaları yaran, bir kaşık suda boğulan, ayakta yaşayan, rüyalarında bile yolda olan, yollarda hep evinde kalan onlar.
Hep aldatan rüyalara da sadık, kendine sadık bir uçuculukta insan oluş...

Bir gemiyi önce bütünlüğü terkeyler. Bütünlüğün doruğu başkaları için hep fethedilecek bir kaledir. Bir yolda oluş için ise, kendisini buluştur.

Kendisini bulanın ne parçaları kalır ne de bir bütünlüğü, bir zamandan, bir andan sonra.

Bir başka dağılmışlık, bir başka yol, bir başka yolculuk.

Farelerin, kedilerin kendi bütünlüğünde algılayabildikleri gemi suyla, dalgayla, hayatla bütünlük için gıcırdamaktadır oysa.

Daha büyük ve kalıcı bir bütünlüğe dağılır. Oradan sonrasında da dağılır, sonranın sonrasında da.

İçinde kalamayacağınız, birlikte yol alamayacağınız bir hayat akışını, yolculuğu izlemeniz, izlememeniz, terketmeniz terketmemenizden ibaret yol arkadaşlığınız.

Ne incitir, ne de yıkar.

Hayat, hareketiyle, suyuyla, fırtınalı yolları ve ılıcacık limanlarıyla yıkar, altüst eder, abad eder, alt eder.

Macerayı unutmuş maceralılara, yollardakilere, sellerdekilere, çöllerdekilere selam olsun.