20 Ekim 2007 Cumartesi

Duygusuz Olmak

İnsan severek, duyarak hissederek mi karar verecek, ölçecek biçecek mi?

Gönül isterdi ki karar veren insanın kalbi pırpır edip uçsun, kanatlansın.

Verilmiş kararlardan sonra omuzlara bir ağırlık çökmesin.

İnsan, sevdikleriyle sevmedikleriyle, gördükleriyle, göremeyecekleriyle bir arada yaşıyor.

Bir arada yaşama, aynı anda aynı dünyada olmayanlarla da birlikte yaşayacak olma hali.

Çernobildeki itfaiyeci, İzmitte enkazdan insan kurtarırken sıkışan kurtarıcı da belki verilmiş sözlerle, verilecek sözlerle sabah evlerinden çıktılar.

"Dur gitme!" diyen kıymetlisine ne diyebilirdi ki Çanakkaleye doğru yola çıkan asker. Ne savaşı o ilân etmişti, ne de savaşa karşı bir aşkı vardı. Gitti, dönmedi. Bir asker ancak böyle olurdu diye okuyoruz arkasından.

Hisarlı Ahmet "Yağmur Yağar"da bir başka hakikati de vurguluyor. Onu uğurlayanın yana yana kül oluşunu.

İşgale uğrayan bir ülkenin meçhul askerinin yavuklusu bir işgal askeriyle evleneceğine onun en samimi arkadaşıyla, ya da memleketindeki en nefret ettiği adamla evlenseydi, trajedi daha az mı trajik olurdu?

Soyumuzu, soyluca karşıkoyuş, yiğitlik sürdürmüyor, ne yazık! İnsanlar doğuyor, büyüyor, kapışa kapışa yaşıyor ve ölüyor. Yiğitçe direniyoruz. Kenardan geçiyoruz. Yine de kimsenin hakkını veremiyoruz. İdam sehpaları da bizim için kuruluyor, yayınevleri bizleri yoksaymak için çalışıyor adeta, basın bizleri bastıran bir içgüveyisi.

Ne olacaksa olsun Çanakkaleme giderdim. Ama ben de, ben de yanar yanar kül olurdum.

Aldığım kararlar duygusuz kararlar bazan. Rüyalarımı söndürecek kararlar bazan evet. Duyguyla aldığım kararların da bir sürmeliye ya da insaniyete lakayt, kayıtsız, aldırmasız, acımasız olması gibi.

Bu memleketin aydını vardır diyorum, olmalıdır diyorum, kimsenin kıçını yalamadan yaşayabiliriz diyorum. Tüm insanlığa açılan bir kültürümüz var, ayakta tutmalıyız, kaç kurtulculuğa karşı direnmeliyiz diyorum.

Üniversite, basın, okul, sokak, aile, komşuluk boşaltıldı diyorum. İnternet Global Kerhane oldu diyorum.

Anoreksi diyorum. Cinsellik haz aracı haline geldi diyorum. Siyaset dinamiklerinden çıkarıldı. Gençler, aydın sömürge valisi bekleyişinde. Aydın'ı yetiştiren ekmek bulamazlarsa pasta yesinler demekte.

Borca sadakat diyorum, kimsenin hatırına işimizi yarım yamalak yapamayız diyorum, alın terimizle çalışmalıyız diyorum. Dayanışma, hak, hukuk, adalet, ahlâk diyorum. Diyorum da diyorum. Etrafımıza, tanımadıklarımıza, tüm insanlığa, ağaçlara, taşlara, kuşlara karşı verilmiş sözümüz var diyorum.

Ve verdiğim her kararla bir yere, birisine göre zalim, duygusuz, ruhsuz olan ben oluyorum. Bu doğru mutlaka. Tüm kainata yetecek bireysel kararlar alamıyorum. Sadece kendi hayatımla, kendi karınca hayatımla yoldayım.

İnsanlık için karar almak, toplumsal kararlar almak daha kolay gibi, insan bireylerinin hayatlarına olacak etkisi kararın kendisinden bağımsızmış gibi geliyor insanlara.

Savaş kararı çocukların hangi şehirde okutulacağından daha kolay bir karar bazılarına.

Savaş kararını haberdar olmadan kolaylayan, iki gün geç gelmeye karar vermiş nişanlısı yüzünden yataklara düşmüş genç kızın gözyaşlarına nasıl kayıtsız olalım? Ama dünyaya nasıl o acıdan bakalım? Peki bakalım da, oradan nasıl kararlar alalım? Alalım da, şu an'a nasıl karşı duralım?

Evet, ben aldığım kararın önünde giderim. Buna aferin diyen ne bir ana, baba, ne de eş dost, ya da sürmeli bir kızcağız bulunur.

Eğer bir karar alıyorsan, başkalarını ağlaştıracağına, kendi evinde başlat feryadı.

Duygusuz sen ol. Unutkan sen ol. İhmalkar sen ol.

Sokakta düşeni kucağında hastaneye götürürken, seni son kez bekleyen sevgilini bir daha göremeyeceğini düşünemezsin. İmtihanı kaçırdığın için hayat boyu tezgahtarlık yapacağını. Taksi şöförlüğü yapacağını, bu dersi bir kürsüden vereceğine.

Evet ders verme, dersini al, yoluna git!

Taş ol bazan. İnsan ol.

İhmal ettiklerine ağla! Acı çek! Ama dünyayı süklüm püklüm terketme.

Yapabileceklerini yaptın. Ve o yüzden yapabileceğin onca güzel şeyi yapamadın Ey İnsan. Tersini söyleyenle oturup kalkma.

En güzel yanının hesabını ver, onun için de özür dile.

Karnını doyururken bile keç kez başkasının lokmasını tıkındığını unutma!

Yapılabilecek herşeyi yapmak insana mahsus değildir.

Bazan boynunu eğ, düşün.

Hayır, şimdi direnme vakti!

Peki, "aynı anda" direnme vakti!