23 Ekim 2007 Salı

Fuzulîyi Gücendirmeden

Aşığın dünyası yok. Maşuğun bir sığınağı yok. Aşk neyleye?

Aşk için yola çıkacağına, kadehi atsaydın ya elinden. Dünyayı aşık etseydin. Dünyayı aşkla tanıştırsaydın.

Sırtını döndüğünde dalgalar alacak kumdan kaleyi, Ey Çocuk! Sadece kale kurmayı ve kaybetmeyi öğrenmektesin.

Senin gayretin, sevgilinin gayreti neye yeter? Dalgalar ve rüzgar, sahilde safaya çıkan çıplak ayaklar üzerinize titremedikten sonra.

Bekleyen bekler de, nerde beklemenin dünyası? Ki seni yola çıkarana mı dönmektesin? Dönüşün sebebine!

Sevgiliyi üzseydin, aşkın üzerine titreyen sen olsaydın, Ey Mecnun!

Duvara çarpsaydın tennurene dökülen şarabı. Dünyayı harap etseydin.

Tabip sendin, aşık sen oldun. Aşk derdiyle yanana kim sunar su?

Medet et ey tabip, yara sar, göz kulak ol, şişeyi gülün dibine dök, azar işit sevgiliden!

Nedir yoksa, bunu çaresi?

Eller arif değilken.