31 Ekim 2007 Çarşamba

Beklemek

(BEKLEME'Yİ SORANLARA CEVABIMDIR)

Beklemek büyük iştir. Bizleri en beklenmeye layık zamanımızda bekleyen olmadı. Size beklemeyin diyemem. Bekleyin de.

Beklediğiniz kişinin insanlığından umut kestiyseniz beklemeyin. Beklenmeye layık davranmadığını düşünüyorsanız beklemeyin. Ama bunun için beklemeyi bırakanı görmedim.

Beklemeyen, kendisi için bırakır. Bekleyen biraz da kendi rüyasından uyanmama peşindedir.

Bekleyen beklenen, bekleneceği bekleyen, beklenmeyeceği bile bekleyen, kararını vermeyi bekleyen bir sabrın çocuklarıdır.

Sabır, dehşete kapılmamak, karıncalanmamak, acıdan kıvrandırmayan bir sükunet. Bunu verse verse bize bir hayat tarzı verir. O da yok. Bir insanın kendi kapasitesi, bilgeliği deneyimi ile kolay kolay aşılabilecek bir eşik değil, kolay bir eşik değil, üzerinde beklenilen eşik.

Düşünün. Beklemenizin nedenlerini düşünün. Br rüyayı bozmamak içinse, ama o rüya sizin hapihanenizse, yani siz orada yalnız bırakılmışsanız, bir düşünün. Ama, hapisanelerde sınanır insanlık, hapishanesinde yetişir bazan bilgelik, deneyim. Her esaret, esarete açılmaz. Her aldanma, aldatılma, kendini kandırma hayalperestlikle bitmez.

Sınayın kendinizi. Bırakamadığınız bir acıysa, salıvermeyin. Acıdan kurtulmak için, kendinizi ya da feda edilemeyecek bir insanı feda da etmeyin. Her acı geçer. Her gecenin bir sabahı var. Sabah gelmeyecek diye panikleyeni sabah yorgun, bitkin yakalar.

Beni bir bekleyen olsaydı, kulu kölesi olurdum. Olmadı. En beklenilecek zamanımızda. En insan halimizde. En az hilekâr, en kendini unutmuş halimizde. Kendini unutan yarini de unutur, evet. Kendini unutamayana da yar yakışmaz. Kendini işine gücüne, başkalarının derdine, hayata kaptıran insandan bir zarar gelmez. İşlerini çabuk bitirir, yapması gerekeni eli titremeden yapar. Yine yüzünü sevdiğine döner.

Ben, ne unutanlardandım, ne de hayata aldırmayanlardan. Kendime en saygı duyduğum anda sevdiklerimin gözünde yerle yeksan olmayı görürdüm. İnsanın sevdikleri ne ister? "İlle de sen!" der. Bunda ne sakınca var? Ama eli boş gidemezsin. Yolda tekeri kırılmış arabayı geçip gidemezsin. Yıkılmış her köprüyü uçarak aşamazsın.

Ulaşmanın da, varmanın da bir kendi mantığı, kendi akışı var.

Beklenmeyeceği beklenecekten ayırt etmek zor iş. Bekleme diyemem, beklenmemenin ne olduğunu biliyorum, en beklenecek halimde beklenilmeyenlerden oldum. En beklenilmeyecek halimde de bir bekleyenim olmuştur, yazıklar olsun bana! Kendinden gönüllü. Halden kopmuş. Yufka yürekli bir insan bazan.

Her acının bir sınırı var. Dayanılmayacak acı yok. Ama dayanmak için gerekçe de yok çoğu kez.

Karar sizin. Yiğitçe verin kararınızı. Kimsenin sizi kışkırtmasına, size ders vermesine, hayatı imkânsız göstermesine izin vermeyin.

Acıyı çekin, hayatı göğüsleyin, ya da kestirip atıp da yine acı çekin. Hepsi gelir, hepsi geçer. Sancısız insanlık hali yok!

Nasıl bir hayat istemektesiniz? Size düşen sorumluluklar neler? Siz neyi göze alabiliyorsunuz. Sevdiğiniz için nelere katlanabilirsiniz?

Katlanmak nedir? Sevmek nedir? Sevilecek insan nedir?

İnsanlar derin cevaplarla, doğru kararlarla eylememekteler. Sadece kolaylarına geleni yapmaktalar. Söyleneni. O an neye açık dururlarsa onu. Bazan en zoru kolaylarına geleni. En havalı olanı. En az dikkat cezbedeni.

Aşık ve maşuk aynı tepside sunuluyorsa o birliktir yollarını ayıran. Başkaları için bir tepsiye bindirilmişlerdir.

Ayrılık kavuşturken, birlikler ayırabilir. Hatta ayrılığın gayrılığın ta kendisidir birlikte olduğunu sanış.

Sizin beraber olmanız için, sizin için oluş da olması lazım o kendisi için oluşun. Kim kendisi, kim kendisini aşmış?

Gerçekten sevdiniz mi? Sevmek mi istediniz? Aşka aşk, aşka gölge getirmemek? Kendi hayatına gölge düşürmemek? Aşksız eylememek?

Sevileceği bulmak zordur.

Sevilmeyeceği sevmek hem en aşağılık iştir, hem de terbiyeden geçmiş, kendini bilen insanca yapılıyorsa, bir duvarları aşıştır.

Kendiniz karar verin. Bekleyenlerin olduğu bir dünya, beklenilebileceklerin olduğu bir dünya daha güzel. Ama, unutmuşu, bir hayaleti, bir intikamı, bir işgali bekleyen de vebal altındadır.

Bir ihaneti bekleyen vebal altındadır. Kuzuluk canavarlıktır, canavarlaştırmaktır an gelince.

Beklemek kutsal iştir. Sabır işçiliğidir. Kısmetini bilebilmektir. Hayatını karıştırmamaktır, genellikle.

Yoluna gitmek, işine gücüne dönmek de dünya görevlerindendir. Hayata hakkani bakmaktır.

Karar senin ey insan. Ben sadece avutabilirim. İç çekebilirim. Kaş çatabilirim. Mahfolabilrim, kızabilirim.

Beklenen ben olduğumda, yemyeşil bir dal kırılmış gibi gelirdi, çabalayan, didinen, çırpınan, özleyen bu adama. Anlayışla iç çektiğim de olmuştur, öyle gerekiyordur. Üstümü başımı paraladığım da. Sessiz, kimsesiz ya da insan içinde, rezil rüsva olmayla yıkanarak.

Ya beklenen sen olduğunda? Bir de oradan bak bakalım Ey İnsan.

Kolay gelsin, ama başına bu kadar sık gelmesin.

İnsanlar bu kadar ayrı düşmesinler. Bu dünya dünya olmasın gibi de bir şey oldu ya, neyse...