20 Ağustos 2011 Cumartesi

Yeni Aşk Değil, Aşk, Gerçekten Aşk!


Aşk varsa içinde var. Aşk senin bakışında var. Aşk senin bekleyişinde var. Aşk elimize geçecek olanda değil, geçmeyecek olanda var.

Aşkın eşiği bir başkasının önünde eğiliş: Tek başına olmayışın, başkalarıyla beraber oluşun, başkalarıyla beraber oluşta oluşun selâmlanması.

Sömürge ordusu neferliğinin önünde eğilirsen, kırılan, yıkılan, yarıda bırakılan bir başkasının önceliğine verilen selâm. Başkası ne aşkla geliyor, ne de aşkla gidiyor. Aşk sensin. Yani aşk sende, senden.

Aşkın yolunu bulamaması, senin kendini bulamaman. Aşkın karşılık buluşu bir selamın alınışı ile başlar. Selamın alınışı karşılık değil, duvarda bir kapı açılışı, paslı kilidin içerden dönüşü, taş kapının açılışı, ahşabın gıcırdayışı. Sana verilen ses, geri dönen yankı. Yankı dokunmuş sestir, varolanın dokusuna, ilk haberdir.

Yeni bir aşk yok. Yeni bir macera var belki. Bazan yarım, çeyrek, binde bir aşk bile değil onca aşk sanılan. Aşk gelmez, aşkla gelinir. Aşk gitmez, aşık gider. Aşk kabuğuna çekilir.

Bin aşk olmaz. Birkaç aşk bile olmaz. Aşk bölünmez. İnsanın bir aşkı vardır. Ona da layık olan, layık olunan ile açılır insan, insanlığı ile açılacaksa: Yani olgunlukla, olgunlaşılarak . İnsanlığın açılışı ile açılmak, başkalarının içinde kendini bulmak işidir.

Aşk itilme kakılmaların içinde de serpilir, gelişir. Bir eksiklik olarak. Bir açık, bir acı, bir yara olarak. İnsanlıktan itiliş içerisinde. Reddediliş, yerle yeksan edliş içerisinde. Aşk itlip kakılmaya da varoluşun bir itirazı, direnişidir. İtilme kakılma, hor görülme daha çok insanın çivisini çıkarsa da, eksiği görüş insanı da çıkarır.

Önünde eğildiğin, senin önünde eğilen olduğunda dahi aşkın dünyasına vatandaş olmuş sayılmazsınız. Dünyanın da sizin önünüzde eğildiği yoksa. Dünyaya selamınız, aşkla selam, aşkla alışveriş bu yüzden ne bir fetih, ne ele geçirme, ne de kendini teslim etme: İhtimamı, ihtimamla bakışı, birbirinin sırtını örtüşü, kusurlarını kapatışı, yanlıştan yağma çıkarmamayı çağırış, bir başka makamdan söyleyiş, o makamı bilinir kılış.

Aşka teslim oluş, intikamdan, öfkeden, hatta bir anlamıyla adaletten yani kısasa kısas adaletinden karşılıksızlık ahlakına geçiş de. Adaleti bırakmıyorsun. Adaleti adalette bırakıyorsun. Kendi sorumluluklarına dönüyorsun. Kendi sorumluluklarında boğulma, hatadan ders çıkaran için söz konusu değil. Girdaba atla, boğulmazsan kurtulursun, doğru, ama çağrı bu değil, çağrı burada değil. Boğulmayı göze alanı takıntılı görmeyeceksin. Girdapta dönene el uzatırsan kapılırsın belki. Seyredersen, kurtuluşu da seyredersin, boğuluşu seyeredebilecek oluşun kadar.

Ağır olan bir zulme nesne olma ihtimali değil, zalim olma, zulme nesne oluşturmadır. Zulme olan istidatından anlayış çıksa bile bir gün, anlayıştan çıkarış da çıkar. Yani zulme özne oluştan çıkarsın ama, zulme nesne oluşun ruhundan çıkışları başkalarının ömür  meselesidir. Onların kararlarının ve hayatlarının aşkla bakan öznesi olamazsın.

İnsanın nesne veya özne oluşu dilbilimsel, analitik bir konum, birbirinden kopuk oluş halleri değil. Aşka nesne oluş, edişteki nesne halinden şikayetçi olamaz, en azından her daim, zulme nesne oluşun nesnesi ise şikayetçidir, en azından, çoğu kez. Öteki, başkası, öbürü itici kakıcı bir dünyanın kavramları değiller. Perspektif, perspektifler bütünü değil.

Aşk kapıyı çaldığında, insanlığın, oluşun, hakikatin kapını çalıyordur. Ufkunda değişen bir şey yoksa, tepeden tırnağa dönüşmüyorsan, geriye hep buruk bir tad, öfke, kin haset, intikam duygusu kalıyorsa kapını aşk çalmamakta. Aşk mecazi olmayan anlamıyla kapı da çalmaz zaten. Aşk kapındır Kardeş.

Kapında birisi var, hayat var, kuş var, rüzgar var, sevgi var, zulüm var, cıvıltı var, serzeniş var farkediyorsan yeterince açıksın zaten.

Kuzunu arıyorsan ya çayıra bakacaksın, yada  kebapçının fırınına. Aşkı arıyorsan, kendine bakacaksın ve ne kadar oluşuna açık olduğuna.

Aşk zaten her daim yenidir, tazedir, diridir. Bakmayınca solan bir bahçede fidandır Aşık. Kuraklık da göğüslenir, dolu ve sel de. Ayakta duruş kök, toprak, dal ve yaprak, bir uzanış, rüya, doğa ister. Ayakta duruş, başkalarının ayakta duruşunu da ister.

Aşkın dünya talebi de vardır, her gün yeni bir şey söyleme talebi de. Bu yüzden.