10 Nisan 2012 Salı

Aşkta Yanlış

Aşk ne yanlıştır, ne de doğru.
Aşk bir oluşun olmaya, oluşa açıklığa atılmışlığıdır.
İçten içe kaynayan bir sedef kutu şeklini kaybetmese de anlamını kaybederek yeni anlam bulur.
Her oluş, oluşum bir şeyin bir başka şeye de dönüşmesidir. Kendisi kalarak dönüşmesi de.

Aşk yanlışı doğru, doğruyu yanlış yapmaz.
Aşık yanılsar. Aşk yanlışa zorlanır. Aşk yönlendirilir. Aşk adına yanlış ne aşkı yanlışlar ne de doğrular.
Yanlışın öğreticiliği yanlışın yanlışlıktan çıkarılabilirliği, dönüşebilirliği ile alâkalıdır.

Yanlış nesnenin karşısında nesne olsa, özeneleştirerek nesneleşip özneleşse de aşık aşk öğreteceğini öğretir.

Git hata yap, yanlışlarda boğul demez aşk, yanlışı düzeltir, yanlışta da doğruda da öğretir aşk, ideal olanı, olabilirlik sınırındakini sınatır, sunar; hayatla da, en son anlamıyla da düzeltir.

Aşk her daim öğretir. Aşk karşısında gündelik herşey yanlıştır, dibe vurur bir bakıma. Olması gerektiği gibi olmadığından, olamadığından değil kendi mantığıyla sınandığından herşey sarahaten sınanmıştır.

Aşık hep yetersizdir. Aşk hep yetersizdir. Kazanmak için yetecek bir aşk derecesi, mertebesi yoktur. İnsan kazanacaksa kendisini kazanır. Aşkta en büyük gayretin, en derin fedakârlığın sınanması söz konusudur. Yetmeyen açık ve hür bir dünyada oluşana müdahale, talepkârlıktır. Geç kalmışlık, erken davranmışlık, çiğlik, pişkinlik, olgunluk, acemilik bin bir insiyatifin üstüste gelmesi neyin kazanılabileceğini, neyin kazanılamayacağını da öğretir.

Aşkta adalet bekleyen, bir gün adalet bekleyen, aşkın fırsat eşitliği olmadığını öğrenir. Geçmiş geleneklerin aşkı o kadar önemserken herkese şans veren örf ve adetlere dönüşmelerinin anlamını anlayamayan, adaletsizlikte sadece kendisini olgunlaştırır. Aşık toplum kurucu olduğunda aşksızdan temkinli olur.