7 Kasım 2007 Çarşamba

Dibe Vurmamız Yakındır! Dibe Vurmamız Şarttır!

Dibe giden sakin olmak, çırpınmamak, nefesini tutmak, soğukkanlı olmak, aklını başında tutmak, aklının başına gelmesini ummak durumundadır.

Dibe gideceksek, gidilebilecek en derin dibe gidelim. En derin uçurumlara, sulara umut bağlayalım.

Madem düşeceğimiz en derin çukuru görmek bizim elimizde, dalalım o çukura da bakalım, içinden çıkılamayacak hangi çukur varmış?

Aydın, bin adım önde giderse aydındır. Kuyuya ilk o düşerse. Kuyudan ilk o konuşursa.

Dostumuzun dost, düşmanımızın düşman olmadığı, misafirin ancak talan için uğradığı, soframıza insanlığın uğramadığı bir koaservattayız. Ve aldırmıyoruz!

Aldırmıyoruz bu sulu, pis kokulu, çürük çorbaya! Güzel kokuyor gülyaprağımız! Şiirle süpürüyoruz! Aşkla konuşuyoruz! Aşkı sususuyoruz!

Ey Celâl'e şaşıran! Öfke dokunduğunu yeşertiyorsa yakınman niye? Sen halden mi anladın? Aşkdan mı? Aşıkdan mı? İnsandan mı? Hayattan mı? Gül yaprağıyla dokunandan mı? Başkalık hakkından mı?

Dibe vuran insanın, aklı başına yürümüş, aşkı başına yürümüş insanın celâli sessizdir. Sadece bir kararlılıktır, kopuştur, koparıştır, yaradanına sığınıştır. Hakla, haklılıkla, hukukla, aşkla, ahlâkla, işin dibini görmüşlükle eyleyiştir.

Sabrı taşıran, halkı, insanlığı sahipsiz sanan, aç gözlülükte haddi hududu olmayanın korku zamanıdır dibe vuruşun yaklaşması.

Kendisini insanlık adına koruyan, bin yıldır, karşılıksızca dostluk elini uzatmış olan ona sırt dönecektir!

Kendisine uzatılmış dost elini kopardığını sanan, o el bir cesedin elidir! Sığınağından oldun!

Hiç bir güç kalıcı değildir. Hiç bir hesap çarşıya uymak zorunda değildir. Yanıldığını acıyla seyretmekteyim!

İnsanlığın en iyi yanlarına boş verdin. Kardeşliğe boş verdin. Sana uzanan eli kaptın. Serbestçe dolaşabildiğin sokaklarda, sana sürgülenmemiş her kapıyı açtın, hakkını, hukukunu, açlığının sınırlarını aştın.

Senin iktidarınla, senin hırsınla, senin açgözlülüğünle nerelere gidebileceğimiz daha ne kadar ortaya dökülebilir?

Buyur devam et! Biz nefesimizi tutmuş girdapta dönmekteyiz. Kullanabilecek ne bir kuvvetimiz, ne de sabırdan başka bir irademiz var.

Kıyıya çıkacağız, ama bu sel köprüleri de yıkacak. Suda olanın kaybı ne? Sudan yeni çıkanın, ıslanmış olanın kaybı ne?

Bundan sonra sorgulanacak olan sensin! Sadece sensin!

Ne yaparsan yap, nasıl manipule edersen et!

Derinlerin en derinini, çukurların en çukurunu beklemekteyiz ve artık dibe vurmak üzereyiz!

Kapılarımızı söküp gitmeye kalkanlara kapılarını verip göndermekteyiz!

Ve artık açıkta yaşamaktayız!

Rüzgârda, güneşde, suda! Tuzda kavrulmaktayız!

Yeniden insan olmaktayız!

Yeniden konulacak sınırlar, eşitliği, kardeşliği, dayanışmayı esir etmemek için, bir defa daha!