23 Kasım 2006 Perşembe

Leylayı Arayan Alemi Bulur

Dünya Padişahı yalnız bana, yalnız beni yazacaksın buyurdu.

Aşık Leyladan ibaret dünya dediğinde dünyada bulamadığı Leylaydı. Leylayı aramayan aşık, ya bulmuştur, ya da Leyladan geçmiştir.

Dünyanın bir önemi kalmadığında, Padişah da kalmaz. Gönülde kalan padişah hangi karıncanın darı yuvarladığını derisinde hisseder.

Cephede göğüs göğüse savaşan asker künye okumaz. Künye ya esarette, ya gölgede, ya da yoklamada okunur.

Mecnunun Leylasını yazan, kendi Leylasını susar. Kime ne?

İnsanlara konuşan kendini anlatmakla başlamaz. Onun kendini açışları da başkalarının dünyasını açıştır, dünyalara açılıştır.

Öyle yazma böyle yaz diyen, önce yazar. Olana, şöyle olma böyle ol diyen önce olma gayreti gösterir.

Her gösterdiği adres yanlış çıkan kılavuz, göstermediği adrese giden kervana küsmez. Bir kereliğine doğru çıkma şansı da olsa ne yazar, kervanda yolu develer bile bilir.

Aşık kendini ele vermez. İnsanlığını ele verir. Etrafını teşhir etmez. İnsaniyeti eder. Kimsenin bilmek istemediğini değil, kimseyi ilgilendirmeyeni anlatmaz.

Yazmak teşhirle iştigal değildir. Mahremiyeti, özeli, kendine ait olanı olmayan, her bildiğini, duyduğunu, gördüğünü, her sırrını, ve bildiği her söylentiyi anlatan kişinin söyleyebileceği bir şey, yani kendisi kalmamıştır.

Dünya padişahtan ibaret, dünyam padişahtan ibaret yazdığında, dünya da biter, dünya padişahı da.