19 Eylül 2011 Pazartesi

Birisini Seçtiğinde

Birisini seçtiğinde, seçiminin arkasında durabilecek kadar omurgalı olduğunu kabul etmen gerek.

Seçimin ne kadar özgür olup olmadığı gelecek zamanları da kapsadığında istisnasız her seçim her daim tartışmalı olacaktır.

Tercihi yaptığın an, gün başka seçenekler de belirebilecektir. Seçimi bitiremediysen, adeta her gün seçimde bulunacaksın. Karşındakine her gün her an seçilmekte, imtihanda, kapıönünde olduğunu hissettireceksin.

Seçim dramatiği, seçim eziyeti neden sürekli yaşatılma zorundadır hayat ortaklarına pek anlayabilenlerden değilim.

Evin çocuğu okulun, sokağın en akıllı uslusu, beceriklisi, şirini olmak zorunda değil. Benim gibi bir kocakafa bile evine gittiğinde evin oğlusu. Hayatı güzeldir, değildir ayrı konu. Bir gün daha iyisini bulduklarında kapı önüne konmayacak olmak iyi bir duygu.

Öylesine bir değiş tokuş furyasında ki insanlar, savunmak zorunda kaldıkları hayat tarzının sürekli rekabet gerektirdiğini, hastalık, tökezleme, eskime halinde hurda insan malzemesi muamelesi görmeyi onayladıklarının farkında değiller.

Birisini seçiyorsam dünyanın en akıllısı, beceriklisi, güzeli, şirini olmak zorunda değil. Mümkün olsaydı da, meselâ hangi okulu bitirdiğini, maaşının kaç olduğunu bile bilmeseydim diyebileceklerdenim, siz bana bakmayın. Bazı şeyleri isterseniz kurcalayın. Ama dünyanın en şirinini, başarılısını, önü açığını seçseniz bile rüzgâr nun için de ters yönden esecek bir gün.

Bir arkadaşım bir kıza evlenme teklif edecekti. Yıllar önce. Abi dedi, evlenme teklif edeceğim ama bu bir "impuls" mu, yoksa gerçekten ben bu kızı seviyor muyum? Beni, duygumu, tavrımı, seçimimi sına!

Çaresizlikte insan çareyi kolay buluyor sanırım. Dedim ki: "Kızı nikah masasına oturt!". "Oturttum Abi!" dedi.
"Şimdi merdivenden aşağı yuvarla!"
"Yuvarladım abi! Yalnız ben mi itecem, kendisi mi düşecek anlayamadım?"
"Tabii ki kendisi düşecek, hiç beklemediğin anda, Kaçık Herif!"
"Peki Abi, düştüğü gözümün önünde. Yuvarlandı."
"Şimdi, artık bir daha yürüyemeyecek. Belki de konuşamayacak doğrudan. Çocuklarınız olmayacak. Hayatı yatakta geçecek.
"Tamam Abi, ama bazan tekerlekli sandalye ya da tekerlekli yatak ile taraçaya falan çıkarabiliyor muyum?"
"Çıkart, sana izin!"
"Sağol Abi!"
"Peki şimdi kaçmak mı istedin, hemen yanına koşmak mı?"
"Yanına koşmak Abi!"
"Halâ o senin için vazgeçilmez, en birinci, hayat boyu yanına koşacağın birisi mi?"
"Evet Abi yav, ver elini öpeyim, ben gidiyom, evlenme teklif etmeye!"

Ve gitti. Kız sormuş, "tamam da nasıl emin olabiliyorsun?" demiş. İlk evliliğe doğal bakmayan kuşaktılar sanırım, kendilerini rasyonel seçim öznesi sanan ilk kuşak...

Çocuk da ona demiş ki: "Seni merdivenden yuvarladım, yuvarlanmış hayal ettim ve bunu daha düşünür düşünmez hayat boytu yanından ayrılmak istemeyeceğimi düşündüm!" Kızın gözleri dolmuş tabii.

Çocuk süklüm püklüm geldi. Ne oldu dedim sırıtarak: Çok duygulandı: "Beni bir sen sevdin. Ama, seninle evlenemem, taşınacağım, bir başkasının teklifini kabul ettim bile!" demiş.

"Seni sevmiyor muymuş?" dedim.
"Seviyo Abi! Ha Abi merdivenden yuvarlamayı kendi icadım gibi anlattım."
Gülümsedim.

Başka bir zaman sordu. Ona bakıp bakamayacağını, öyle bir olay mevzubahis olsaydı. Dedim ki, ilk elde kaçıp gitmek geçmediğine göre içinden tercihinin arkasındasın. Ama usanırdın kaza geçirmeseydi bile. Kaçmayı düşününen belki tek yanında kalabilecek olabilirdi. Öyle ya da böyle, hayat hep başka şeyler gösterir, ama sadakat duygun, kararının arkasında durur gibiliğin güzel meziyetler, en azından kağıt üzerinde. Gülüştük. Evet Abi, "usanırdım" dedi, "merdivenden yuvarlanmadan önce bu konuyu kaşısaydın!"

Aslında hiç de belli olmazdı. Sadece kendim için şunu düşünmüşümdür hep: Başkalarının yanlışlarını yapmamaya bağışıklıkla doğmadın. İpin ucunu salma. Bana olmaz, ben satılmam da deme, başkaları bunu hakederek doğmuyor. Bir insan sana emanet olacak sadece. Kararı, doğrusu, yanlışı kendisinin ne beklentisiyle ne de beklentinle zorla hayatı. Tevazuyla, günlük gayretle, insalığı elden bırakmayarak, sürekli çare aramayı, çaresiz kalmayı göze alarak hale rıza göster. Yani tevazu içinde diren, inat et, çarpış, kapış gerektiğinde, ama emanet, emanettir unutma! Kendini başkalarını sınamak için emanet etme. Hayatta her sınavı, sınanmayı geçecek insan az çıkar. Hatta hiç çıkmaz. Hayata meydan okuma! Haksızlığa meydan oku! Zulme meydan oku! Haksızlığa meydan oku! Kazan ya da kaybet, at üstünde, yol üstünde öl!

Birisini seçmiş de olabiliriz, birisi üzerimize kalmış da olabilir, yani bize öyle gelebilir, durumu onayladığımızda tercih artık bizim. İstisnalar? Size ne istisnalar bulurum neler, ama burada istisna olmayan haller önemli, boşverelim istisnayı.

Bir insanı seçmişsiniz. Sürekli itip kakmanın ne anlamı var? Ortak noktalar bulmak için kapışmanız, anlaşmazlıklardan tüymemenizi konu edinmiyorum, dikkat edin, karşınızdakini sürekli yeniden yeniden yeniden seçiyor gibi halinizden bahsediyorum.

Meleşecek, koklaşacak mevzu her insanla bulunabilir mi bilemiyorum. Ama hayat arkadaşınızı rasyonel seçim öznesi gibi ya da değil, kendiniz seçtiğiniz de dahi muhabbetten bir oda açamıyorsanız sorun tercihte değil. Tek sorun tercihte değil. Bin bir bileşende.

Hayat tarzlarımızda geleneğin herkese hazır kalıplarını yarım insan ömründe keşfederek, yazarak bozarak, çizerek, birbirimizin çivilerini çıkararak yola salan bir yan var gibi.

Ne eskileri eleştirmek çok bilmişlik işi, ne de hayat tarzlarının gelenekleşmesi, nesillerce işlenmesi karşı koymamız gereken bir şey.

Beraber hayatın ontogenetik'i ile filogenetik'i yani bir insan hayatı boyunca ve toplumlarda kök salış tarihleri boyunca ele almamız ne zamandan beri entellektüel bir proje olmak durumunda kaldı diye düşünüyorum. Taş devri insanlarının becerebildikleri aktarımları çocuklarımıza sunamadan, tecrübe birikimlerini dolaşıma sokamadan çekip gitmemiz gerektiği gibi bir duygunun içinde yüzleşip duracağız: Gerçekten seviyor muyum? Kazık mı yedim? Kazık mı attım?

Eskiler için kuruntu olan, yeniler için itici güç gibi. hayatlarımız içinde yaşadığımız insanlıktan koparıldıkça, yolundukça.

Birisini seçmek demek, onu seçilme seçilmeme derdinden de çekip almak demek. Eskiler için görgüsüzlük olan bugün modern ise, ilkelliği moderniteye ikame ediyoruz demektir.

Başka bir anlamıyla insan diyebilir ki: Her gün hergün seni seçiyorum. Sana mahkum değilim. Sen benim hayat ortağımsın. Her halinle seçiyorum.

Yürümeyen, yürümez arkadaşlar! Yürüyecek de yürümüyor böyle:)